Translate

24 Ekim 2015 Cumartesi

22/08/2015 SABRIN SONU MUTLULUK :)))))

evet bu olayı nasıl anlatmalıyım, nasıl yazmalıyım bilemedim hayatımın en mutlu günü, en çaresiz günü, hep beklediğim ama bu kadar çaresiz eli kolu bağlı olduğum bir gün daha olmadı bu yazdıklarım kötü anlaşılmasın çok mutlu oldum ama işin içinde aile büyükleri olduğu zaman  konuşmak sana düşmüyor. Neyse sonuç mutlu son eninde sonunda murat meselesi.... :)
Büyükler konuştu küçükler dinledi, büyükler izin verdi küçükler mutlu oldu ve yuva kurmaya bir adım attı ..

herşey güzel de bu kız isteme mevzusu gerçekten çok zor bir sürü insan konuşacak kelime bulamadık merhaba, nasılsınız, işgüç nasıl , hava nasıl hen an sanki bir şey olucakmış korkusu en kötüsü de dakikalar süren sessizlik kimsede çıt yok neyseki her şey tatlı güzel bir başlangıç oldu...

SENİ SEVİYORUM AŞKIM BENİM.....





 mutlu bir başlangıç dedim ya çekirdek aile olmanın ilk adımı atılmış olduk. İşte ailemizin gönül ocakları sabır taşları annelerimiz ve çınarları yaslanılacak dayanaklarımız babalarımız allahım sizleri başımızdan eksik etmesin inşallah.... Sizler varsanız bizim hayatımız daha güzel ve daha neşeli huzurlu olucaktır......















 yukarıda resimdekiler iki ailenin büyükleri küçükleri yeni geniş ailemiz allah hepsinden razı olsun bu günümüzde bizleri yalnız bırakmayıp yanımızda bulundular.....Gecemiz başladı kızımız istendi korktuğumuz başımıza gelmedi :) çocuklarımız birbirini sevmişler bize mutlu olmaları söylemek ve yanlarında olmak düşer dendi ve ben oh beeeeeeeee dedim en azından omuzlarımdaki yük biraz azaldı....:):):):):)
 

 kendi kendimize ve yakın arkadaşlarımızın yardımı ile nişan fotoğraflarımızı çektik güzel oldu olmadı bilemem ama bence oldu..
canım aşkım çok güzel olmuş melek gibi nazar deymesin eh bizde yaşlı kurt idare ederiz değilmi ....
alttaki resim yakışıyoruz değilmi yakışıyoruz ya çaok mutluyduk allah bu mutluluğumuzu hiç bir zaman bozmasın  daha çok mutlu olalım.....
çok uzun zamandır bekliyorum inancım o ki hak ettim kanımca ilk adım atıldı sırada ikinci adım inşallah sıkıntısız sorunsuz onu da atlatırız. allahım yuvamı alma gücünü nasibinide bana verirse yemede yanında yat der misali olucak.......

 
aşkım için bir dönem aşkım tek taraflı iken bilgisayarda boş sayfalara yazdıklarım..
 
YIL : 11 / ARALIK / 2010
 
SENİ SEVMENİN 
 
Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek. Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek. Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun? Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek... Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak. Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek. Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak. Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine aylarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime. Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun? Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken... Kıskanmazdım. Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım. Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni.. Ama sen hiç benimle olmadın ki...
 
 
 
         
         S
         E
         N
         İ
 
        Ç
        O
        K
 
        S
        E
        V
        İ
        Y
        O
        R
        U
        M
 
        
 
DOSLUK : unutulmayacak kadar güzel ve sadece ender insanlarla yaşanacak kadar özeldir.
 
Rakamlar maddiyatı, harfler ise maneviyatı temsil eder. Dolayısıyla, rakamlar (ve hesaplar) üzerinden sahici bir dostluk oluşmaz, sadece ortaklık kurulur. Taraflar, ancak bir harfin (anlamın) ucundan tutarlarsa, dost olabilir veya kalabilirler.
 

 



çıtır kızlar grubu aşkımın kadim dostları bütün gün varlıklarını hissettirdiler  her şey için teşekkürler...

























Alt resimdeki BAYBARS & DUYGU onlarda benim kadim dostlarım hani derler ya dost kötü günde  belli olur. Onlar benim tam 14 yıldır hem iyi günümde hem de kötü günüm de yanımda oldular. Bu mutlu günüm de de yanımdalardı iyi ki varsınız, iyi ki hayatımdasınız iyi ki dostlarımsınız. Her şey için çok çok teşekkürler.....
 
 



HEP AMA HEP BEN BU DÜNYAYA GÖZLERİMİ KAPYANA DEK GÖZLERİMİN İÇİNE SICAK SICAK BAK AŞKIM....





GÜLMEK NEKADAR GÜZEL BU GÜZEL GÜNÜMÜZDE NE GÜZEL DE GÜLMÜŞÜZ HEP GÜLELELİM SEVDİĞİM.....





SEVGİ DADEĞİM BAĞLILIK DEMEKTİR. HEP SEV SEVDİĞİM...

 
 

AŞK TIPKİ BİR PUZZLE GİBİDİR. PARÇALAR ÖNCE ONUNLA YERİNE OTURUR. DAHA SONRADA ONUNLA AMAMLANIR....
ASLINDA SENİ SEVİYORUM DEMEK SENİN BENİ SEVMENİ İSTİYORUM DEMEKTİR.

SENİ SEVİYORUM BİTANEM..




- Seni seviyorum, çünkü seninle her gün hayatı yeniden keşfediyorum. Bana her gün keşfedilecek bir şey sunuyorsun mutlaka. Soluksuz keşif maceralarının yorulmaz kaşifi oluyorum…
- Seni seviyorum, çünkü beni dünyanın en mutlu insanı yapıyorsun. Mutluluğa yeniden ad versem, senin isminle anarım…
- Seni seviyorum, çünkü en güzel zamanlarımın sahibisin sen. Seninle geçirdiğim kısacık anlar bile unutulmaz oluyor. Bitmesin istiyorum. Ya yoksan? İşte o zaman akmaz oluyor dakikalar, bir işkenceye dönüşüyor zamana katlanmak…
- Seni seviyorum, çünkü yıllardır sakladığım aşk sözcüklerini ortaya çıkardın. Kıymet bilmez yüreklerden sakındığım o sözcükleri şimdi korkmadan, gururla söyleyebiliyorum. Biliyorum ki bir tek sen hak ediyorsun onları…
- Seni seviyorum, çünkü korkmadan açıyorum yüreğimin kapılarını sana. Biliyorum ki hoyrat davranmayacaksın, biliyorum ki kanatmayacaksın yüreğimi...
- Seni seviyorum, çünkü içimdeki yaramaz çocuğu ortaya çıkarmayı biliyorsun. Benimle çocuklaşıyorsun sen de. Hayatı bu kadar ciddiye alanlara inat oyunlar oynuyoruz birlikte, bıkmadan, usanmadan…
- Seni seviyorum, çünkü ihanet yok aşkımızda, yalanlarla örülmüş sahte duygular yok. Birbirimizi kandırmadan, en çıplak halimizle yaşıyoruz bu aşkı. Zaten aşk dediğin böyle yaşanmalı…

               



Seni seviyorum, çünkü küçük şeylerden büyük mutluluklar ğabileceğinin farkındasın. Hayatını hep o büyük mutluluğu aramakla geçirmek yerine, küçük mutlulukları biriktirerek kocaman bir mutluluğun sahibi oluyorsun…





                                                         EVLİLİK


Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır. Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle okşayabilmektir. Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir. Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz. Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir. Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.

Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır. Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp

"s....m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir.

Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta tutamaz.

Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik. Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur. O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır. Zafer, direnenlerin olur. Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır. Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle okşayabilmektir. Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir. Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz. Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir. Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin. Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır. Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp "s....m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir. Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta tutamaz. Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik. Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur. O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır. Zafer, direnenlerin olur.